Özet:
Post-truth kavramı sürekli büyüyen bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır. Post-truth kavramının oluşmasının en büyük sebeplerinden bir tanesi medya ve siyasette değişen değerler dizisidir. Post-truth 2016 yılında gerçekleştirilen ABD başkanlık seçimleri süreci içerisinde Donad Trump ile birlikte yükselmiştir. Bu yükselişin bir anda gerçekleştiğini söylemek mümkün değildir. Gerçek ve hakikat kavramları, farklı zeminler üzerinde başka kavramlar ile harman eğilimler göstermiş ardından medya ve siyaset ilişkileri ile birleşmiş ve post-truth kavramı ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda öncelikli olarak, post-truth kavramının kökenlerine ve bağlantılı olduğu kavramlara değinilmektedir. Post-truth kavramı yanıltma haber oluşturmakla birlikte hakikat, gerçeklik ve güven olgularının yeniden şekillendiği bu dönemde medya ve haber kaynaklarının sorgulandığı görülmektedir. Haber kaynakları ile bağlantılı olarak medya işlevleri, görevleri ve yapıları gibi önemli durumlar mercek altında incelenmektedir. Haberlerdeki objektif ve tarafsızlık olgusu her geçen gün daha da kaybolmaya yüz tuttuğu gözlemlenmektedir. Özellikle haber kaynaklarının da bir ideoloji benimsediği ve bu bağlamda olayları bir süzgeçten geçirerek kamuoyu ile paylaştığı karşımıza çıkmaktadır. Post-truth, medya ve siyaset ilişkisi ışığında araştırma üç ana bölüm olacak şekilde oluşturulmaktadır. Birinci bölümde; post-truth kavramının kökenleri, yükselişi ve medya kavramı, ikinci bölümde; siyaset ve alt başlıkları incelenmektedir. Son olarak üçüncü bölümde araştırmanın analizi için 2020 ABD başkanlık seçimleri sürecinde belirlenen üç haber kaynağının seçimi etkileyebilecek düzeyde ses getiren on olay ile ilgili olarak paylaştıkları haberlerin başlık ve spot bölümleri söylem analizi yöntemi ile incelenmektedir. Araştırma, haber kaynaklarının belirlenen on olayı ideolojik bir bakış açısı ile post-truth kavramından etkilenerek veya etkilenmeyerek kamuoyu ile nasıl paylaştığını ortaya koymaktadır.