Özet:
Biyopolitika kavramı iktidarın, siyasal hayatın her safhasında bireyin bedeni üzerinde biyolojik olarak dışlayıcı veya kapsayıcı biçimde doğrudan karar alıcı bir rol oynamasını ifade etmektedir. Bu anlamda biyopolitika, demokrasiler ve totaliter rejimler arasındaki ince çizgiyi ortaya koyan geniş kapsamlı bir kavramdır. Hannah Arendt ve Giorgio Agamben'in siyaset felsefesi, biyopolitik düşünceyi içinde barındırmaktadır. Arendt, siyaset felsefesini biyopolitika üzerine inşa etmiş fakat biyopolitika kavramını kullanmamıştır. Ancak literatür içinde Arendt'in biyopolitik yaklaşım sergilediği tespit edilmiştir. Bu çalışmanın amacı, Arendt ve Agamben'in biyopolitika kavramını ele alış biçimlerini inceleyerek, biyopolitikaya dair bakış açılarının benzer ve farklı yönlerini tartışmaktır. Bu çalışmanın önemi, her iki düşünürün benzerlik ve farklılıklarından yola çıkarak, Agamben ve Arendt'te birey-devlet ilişkisinin sahip olduğu biyopolitik yorumu ortaya koymasıdır. Bu çalışma, her iki düşünürün biyopolitika kavramına varış biçimlerini açıklayarak, birey ve devlet arasındaki yurttaşlık ve demokrasi ilişkisini ayrıntılı olarak incelemeyi hedeflemiştir. Bu çalışmanın yöntemi kavram analizi olup, Arendt ve Agamben'in siyasi düşüncelerinde biyopolitika kavramına ulaşma biçimleri karşılaştırılmıştır. Çalışma Arendt'in biyopolitik düşünceye sahip olduğunu gösterirken, aynı zamanda Agamben ile benzer yönlerini de ortaya koymuştur. Başka bir deyişle, her iki düşünürün de siyasi düşüncelerini bireyin siyasal olan ve olmayan hayatı üzerinden temellendirdiği, düşüncelerini de demokrasi ve totalitarizmle ilişkilendirerek günümüze taşıdıkları tespit edilmiştir. Çalışma, Agamben ve Arendt'in düşüncelerinde siyasal hayatın öznesi konumunda olan yurttaşın biyolojik hayatını üç düzlemde incelemiştir: politik statüsündeki bedeni, mülteci statüsündeki bedeni ve toplama kampındaki mahkumun bedeni. Çalışmanın sonucunda, Arendt'in iktidarın nesneleştirdiği bireyi politikanın öznesine dönüştürmeye çalışarak doğum politikasını benimsediği; ancak Agamben'in ise, nesneleşen bireyin tekrar özne konumuna gelemeyeceğini ifade ederek ölüm politikasını merkezine aldığı görülmüştür. Dolayısıyla iki farklı biyopolitik perspektiften, bireyin iktidar karşısındaki konumu açıklanmıştır. Çalışmanın bulguları, Arendt ve Agamben'in birey ve iktidar analizinde farklı kavramlarla aynı biyopolitik yaklaşımı benimsediklerini ortaya koymuştur. Ancak Arendt pozitif bir biyopolitik düşünürken, Agamben ise negatif bir biyopolitik düşünürdür. Bu çalışmada ise, her iki yaklaşım günümüze taşınarak, biyopolitik perspektiften yurttaşın modern demokrasi içindeki konumu açıklanmıştır.