Özet:
Richard Rorty, kendisinin "doğanın aynası" olarak adlandırdığı geleneksel felsefe anlayışını Platon'dan Descartes, Kant ve Analitik düşünürlerine kadar takip ederek ciddi bir şekilde eleştirmiştir. O, felsefeye onarımcı bir yöntemle yaklaşarak zihin doğası ve özne-nesne ayrımı gibi geleneksel felsefenin sorunsallarının çözülmek yerine kenara bırakılması gerektiğini söylemiştir. Böylece epistemolojinin en çok tartışma konusu olan "gerçeklik" kuramı dış dünyayı doğrudan yansıtma olarak değil toplumsal pratik olarak tarif etmiştir. Bu yaklaşım onun düşüncesinde pragmatizmi siyasallaştırmasına yol açmıştır. Böylece O, Pragmatizmi politik liberalizmin gereksinimlerini elverişli hala getiren bir düşünce tipi olarak tanımlayarak pragmatizmin filozoflara tanıdık gelebilecek versiyonunu göstermiştir. Liberal demokrasinin Aydınlanma rasyonalizminden ayrılma zamanının geldiğini söyleyen Rorty felsefenin demokrasinin üstünlüğünü garanti altına alabilecek evrensel ve değişmez argümanlar sunamadığını söylemiştir. O, postmodernist ve pragmatist görüşleriyle bilim felsefesine de ayni yöntemle yaklaşmıştır. Bilim felsefesinde tartışılan kesinlik, nesnellik, yöntemsel gibi kuramları çerçevesinde tarif edilen güçlü akıl kuramı yerine güç gerektirmeyen toplumsal anlaşma çerçevesinde tarif edilen zayıf akıl kuramını yerleştirmiştir. Böylece bilimi Pozitivist ve mantıkçı pozitivist düşünürlerinden farklı olarak ele alan Rorty felsefe, bilim ve siyaset arasında pragmatik bir bağ kurarak insan bilimi ile doğa bilimi arasındaki ayrımı ortadan kaldırmıştır. Böylelikle, aydınlanma rasyonalitesini içermeyen bir bilimsel siyaset felsefesi inşa etmiştir.