Özet:
Resim sanatındaki ilk eserlerinden günümüze kadar çizgi, resmin vazgeçilmez bir parçası olagelmiştir. Elbette doğada canlıları ya da cansızları birbirinden ayıran çizgiler yoktur. Ancak görüneni resme aktarmak için en basit halde bile çizgiye gereksinim duyulur. Eserde ifade ettiği değer süreç içerisinde farklı sanatçılar ve sanat akımlarıyla değişmiş ve resmin anlamını aktaran kuvvetli bir araç haline dönüşmüştür. Figüratif resimde somut doğanın iki boyutlu tuvale aktarılmasını sağlayan bu unsur, soyut resimde de bu iki boyutlu doğayı sınırlılıklarından kurtararak soyutlamayı kolaylaştırmaktadır. Hatta salt çizgi tek başına farklı anlamlar ifade edebilmektedir. Kübizm 'de geometrik çizgiler sayesinde gözlemlenen dünyanın farklı bir tasviri ortaya çıkar. Soyut resimde nesneler gerçek bağlamından öylesine soyutlanır ki bazen tek bir çizgiye dönüşür. Hatta bazen bir nesneyi ifade etme amacından öte sadece kendisini temsil eder. Çizginin içerisine saklanmış soyut anlamlar çizginin biçimiyle ifade edilir. Köşeli ya da yuvarlak çizgilerin, karmaşık ya da ayrık çizgilerin, tekrarlı ya da tekil çizgilerin izleyici için anlamı birbirinden çok farklıdır. Bu da çizginin somutta ifade edilemeyecek değerleri bile tuvale taşımasını sağlamaktadır. Bu çalışmada Batı resim sanatındaki resim akımlarını ve farklı resim tekniklerini çizgisel özellikleriyle değerlendirilmiş ve Türk soyut resminde çizginin kullanımı irdelenmiştir. Yapılan bu inceleme ışığında da Baki Bodur'un resimlerindeki çizgi unsurunun ele alınışı incelenmiştir.