Özet:
Biyolojik cinsiyet (sex) kadın ve erkeğin doğuştan getirdikleri cinsiyetlerine gönderme yaparken, toplumsal cinsiyet kavramı (gender) kadın ve erkeğin toplum içerisindeki kadınlık ve erkeklik hallerine gönderme yapmaktadır. Toplumsal bir kurgu olarak ele alınan toplumsal cinsiyet kavramı, kadının ikincil konumunu onaylarken, erkekle kurduğu ilişkiyi iktidar ilişkisi çerçevesinde ele almaktadır. Dolayısıyla kavram, toplum içerisindeki karmaşık ilişkiler ağında inşa edilen kimlikleri tanımlamaktadır. Toplum içerisinde kadının konumunu merkezine alan feminist kuramlar ise bu durumun nedeni ve çözümü üzerine çalışmaktadırlar. Erkekle kadın arasındaki güç ve iktidar ilişkisi -özellikle Türkiye gibi ataerkil toplumlarda- kadına yönelik şiddetin de kaynağını da oluşturmakta, medya aracılığı ile bu şiddet meşrulaştırılmaktadır. Medyada kadın temsilinin, 1970'lerdeki feminist kuramcılar tarafından çalışıldığı, kadının medyadaki temsillerinin dönüşümü için çaba harcandığı bilinmektedir. Çalışmanın çıkış noktası geleneksel medyanın cinsiyetçi söylemler ile kadına yönelik şiddeti doğallaştırdığı, sıradanlaştırdığı, yol gösterdiği ve eril iktidarı daha da güçlendirdiği yönündeki genel kabul görmüş saptamalardır. Çalışma, 1970'lerdeki çabanın bir benzeri olarak, yeni medyada, geleneksel medyadaki stereotip temsillerin, kalıp yargıların ve verili rollerin yıkılabileceği, daha özgürlükçü temsiller ortaya koyabilmenin olanaklılığı ve bu temsillerin dönüşümünün olası olduğuna dair duyulan inançtan hareket etmektedir. Bu çalışma kapsamında; erkek/kadın, mağdur/fail, eril bakış/dişil bakış gibi denklemlerde, güncel görsel üretim teknikleri kullanılarak, izleyiciye seçim şansı sunan anaglif yöntemle, medyanın inşa ettiği cinsiyetçi temsilleri kıracak eserler üretmek amaçlanmıştır. Sonuç olarak çalışmada, yeni medya uygulamaları olan sanal gerçeklik, video haritalama (mapping) ve anaglif gibi güncel tekniklerle eserler üretilerek geleneksel medyada 'öteki' olarak tanımlanan kadını ve bir iktidar göstergesi olarak kadına yönelik şiddeti "deneyimleme" kavramından hareket edilerek, feminist bakış açısı ile eserler üretilmiştir. Bu ve bunun gibi çalışmaların, medyadaki temsillerin dönüşümünün mümkün olduğu hususunda yol gösterici olacağı umut edilmektedir.