Özet:
Bu çalışmada yükseköğrenime başlayan gençlerin en önemli problemlerinden barınma sorunu ve öğrenci yurtları ele alınmıştır. İlk planda göze çarpmayan barınma sorunu, aile ortamından uzakta bir yükseköğrenim programına başlamak söz konusu olduğunda, ilk andaki üniversite kazanma sevincinin ardından hemen kendini hissettirir.İnsanın barınma ihtiyacı tarihsel bir perspektiften incelenerek barınma biçimlerinin geçirdiği aşamalar irdelenmiştir. İlk çağlarda mağara ile başlayan insanın barınma serüveni, kulübe, çadır gibi aşamalardan geçerek günümüzde daha çok modern ?ev? anlayışı ile tanımlanmaktadır. Maslow' un İhtiyaçlar hiyerarşisinde güvenlik ihtiyacının karşılandığı en önemli faktör olan barınma aynı zamanda insanın mahremiyet ihtiyacına da cevap vermektedir.Üniversite öğrencilerinin önemli bir kısmının barınma sorununu çözdüğü yükseköğrenim yurtları, genellikle insanda kalabalık algısı uyandıran, mahremiyetin kısıtlı ve birçok hizmet ve eşyanın ortak kullanımda olduğu yerlerdir. Stresi artırarak başarıyı düşürme potansiyeli taşıyan sürekli kalabalık algısı, buna bağlı gelişen uyku ve uyum problemleri ile ortamın fiziksel yetersizlikleri; özellikle devlet yurtlarındaki katı kurallar ve kısıtlamalar, yurtların yeni bir anlayışla ele alınmasını gerekli kılmaktadır.Yükseköğrenim yurtları, dünyada birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de üniversitelerin gözetiminde ve desteğinde yönetilmelidir. Yurtlar öğrenciler için sadece bir geceleme yeri olarak değil, eğitimin bir parçası olarak görülmelidir. Bu bakış açısıyla eğitimde bütüncül yaklaşım hayata geçirilmiş olacak ve böylece gençler için daha zengin ve tatmin edici bir ortamda çok yönlü gelişme fırsatı da yaratılmış olacaktır.