Özet:
Amaç: Tip 1 Diabetes Mellitus (Tip1-DM) çocuklarda en sık görülen kronik hastalıklardan biridir. Etyopatogenezi aydınlatılmaya çalışılırken Tip1-DM'li çocuklarda total 25-hidroksi vitamin D (25(OH)D) düzeylerinin düşük olduğu ve pankreatik beta hücrelerinde de vitamin D reseptörü bulunduğu saptanmıştır. Vitamin D düzeyleri ile diabet oluşumu arasındaki ilişkiyi değerlendiren çalışmalarda çelişkili sonuçlar elde edilmiştir. Yakın zamanda ki bilimsel çalışmalarda serum total 25(OH)D düzeyleri yerine "serbest 25(OH)D fraksiyonu" ve "bioyararlanılabilir 25(OH)D" düzeylerinin kullanılmasının etkin 25(OH)D düzeylerini göstermek açısından daha doğru olacağı ifade edilmiştir. Bu çalışma da; Tip1-DM'li çocuk hastalarda bioyararlanılabilir 25(OH)D ve hesaplanmış serbest 25(OH)D fraksiyonlarını ve bu fraksiyonların Tip1-DM etyopatogenezindeki olası rollerini incelemek istedik. Yöntemler: Çalışmaya yeni tanı almış 47 Tip1-DM'li hasta (21 kız ve 26 erkek, yaş ortalaması: 9.70±4.26) ve 61 sağlıklı kontrol (26 kız ve 35 erkek, yaş ortalaması: 9,13±4.43) dahil edildi. Tüm çalışma grubundaki kişilerin serumlarında total 25(OH)D, D vitamini bağlayıcı globulin (DBP) ve albumin düzeyleri ölçüldü. 25(OH)D'nin serbest fraksiyonu ve bioyararlanılabilir 25(OH)D düzeyleri; 25(OH)D'nin DBP ve albumine bağlanma afinite sabiteleri kullanılarak hesaplandı. Bulgular: Tip1- DM hastalarındaki ortalama total 25(OH)D düzeyi kontrol grubundan anlamlı olarak daha düşüktü (sırası ile 17,36±5,91 ng/ml ve 22,02±7,38 ng/ml, p=0,0006). Hesaplanmış serbest 25(OH)D düzeyleri hastalarda 47,36±35,14 pmol/L iken, kontrol grubunda 65,6±35,55 pmol/L (p<0,01) idi. Bioyararlanılabilir 25(OH)D düzeyleri hastalarda 18,01±13,38 nmol/L iken, kontrol grubunda 26,97± 14,01 nmo/L olarak saptandı (p=0,0011). Sonuç: Çalışmamızda Tip1-DM hastalarında total, hesaplanmış serbest ve bioyararlanılabilir 25(OH)D düzeylerinin düşük olduğu, D vitamininin tüm fraksiyonlarındaki bu düşüklüğe rağmen, bioyararlanılabilir 25(OH) D düzeylerinin D vitamini eksikliği için daha iyi bir gösterge olarak kullanılabileceği ve düşüklüğünün Tip1-DM etyopatogenezinde rolü olabileceği düşünüldü.