Özet:
Amaç: Kanser hücrelerinin, CHD1L aracılı MMP'lerin aktivasyonu ile invazyon sağladığı gösterilmiştir. Erkek üreme sisteminde ise; CHD1L'nin spermatogonyal kök hücrelerin hayatta kalmasını sağladığı bildirilmiştir. Amacımız, bozulmuş kan testis bariyerinde CHD1L ekspresyonunun araştırılmasıdır. Yöntem: Çalışmada 48 adet BALB/c ırkı yetişkin (5 haftalık) erkek fare kullanıldı. Kan testis bariyerinin (KTB) bozulması için farelere oral gavaj yolu ile MEHP (Mono-(2-Etilheksil Fitalat) 30mg/ml uygulandı. Taşıyıcı (mısır yağı) ve MEHP uygulanan gruplardan; 6., 12. ve 24. saatlerde testis dokuları elde edildi. Testis dokularına histopatolojik değerlendirme için PAS-H boyanması ve Johnsen skor değerlendirmesi yapıldı. β1-integrin protein ekspresyonu KTB bozulduğunu göstermek amacıyla western blot analiziyle değerlendirildi. İmmünohistokimya tekniği ile CHD1L, MMP-2, MMP-9 ve TIMP-2 protein ekspresyonu değerlendirildi. CHD1L protein ekspresyonu western blot analizi ile de değerlendirildi. 15P-1 fare Sertoli hücre hattında CHD1L ekspresyonu western blot analizi ile değerlendirildi. Verilerin dağılımına göre parametrik ya da parametrik olmayan testlerle uygun istatistiksel analizler yapıldı. Bulgular: MEHP uygulanan grupta histopatolojik değerlendirmeler ve β1-integrin protein ekspresyonu azalmasıyla KTB'nin bozulduğu gösterildi. KTB'nin bozulduğu modelde fare testisinde 6. ve 24. saatte CHD1L ekspresyonunun gruplar arasında benzer olduğu, 12. saatte MEHP grubunda ekspresyonunun anlamlı olarak arttığı gösterildi (p<0.05). KTB'nin bozulduğu testis dokusunda, 6., 12., ve 24. saatlerde MMP-2 ve MMP-9 ekspresyonlarının arttığı ve TIMP-2'nin ise azaldığı gösterildi. CHD1L ekspresyonunun sıçan ve insan testisinde; Sertoli ve germ hücrelerinde de olduğu ortaya kondu. Sadece Sertoli hücrelerindeki CHD1L ekspresyonu kültüre edilen Sertoli hücrelerinde ayrıca gösterildi. Sonuç: Çalışmamız; KTB'nin bozulduğu modelde CHD1L ekspresyonunu değerlendirmiştir ve bu durumda oluşan germ hücre kaybı ve neticesinde oluşan erkek infertilitesinin moleküler sebeplerini anlamak için temel bir çalışma niteliğindedir.