Abstract:
Osmanlı Devleti'nde bayındırlık faaliyetlerinin yerine getirilmesi 19. yüzyıla kadar daha çok yerel yöneticilerin yetkisi dâhilindeydi. Merkezi hükümet doğrudan icra makamı olmayıp işleri denetleyen ve belli kurallar çerçevesinde bayındırlık hizmetlerinin yerine getirilmesinden sorumlu olan merci olarak hareket ediyordu. Bayındırlık hizmetlerinin bu niteliği II. Mahmut Dönemi'nde (1808-1839) her alanda görülen merkezileşme çabaları ile değişmeye başladı. II. Mahmut ile başlayan kurullar eliyle iş yapma ve devlet işlerini nezaretler aracılığı ile yürütme çabaları bayındırlık işleri içinde söz konusu oldu ve Padişahın ölümünden kısa bir müddet sonra 1848 yılında Nafia Nezareti kuruldu. Fen hizmetlerinde görülen çeşitlenmenin de bir sonucu olarak ortaya çıkan bu durum merkezi idarenin bayındırlık işlerini bizzat kendisinin yapmasını gerekli kılmış, artık bu niteliğiyle mahalli unsurların bu tür hizmetleri yerine getirmeleri ve ihtiyaçları karşılamaları imkansız hale gelmişti. Bayındırlık faaliyetlerinin merkezi idare tarafından yürütülmesi hususunda Nafia Nezareti'nin kurulması ile önemli bir adım atılmıştı. Ancak Nezaret ilk kurulduğunda görev ve sorumluluk alanları madenler, ormanlar, ziraat, ticaret gibi çok geniş alanları kapsıyordu. Bu durum işlerin çokluğu dolayısıyla büyük güçlükler yarattığı için zamanla Nafia Nezareti'nin görevleri sınırlandırıldı ve II. Meşrutiyet yıllarında Nezaret genel olarak karayolları ve demiryollarının inşası, limanlar ve rıhtımların yapılması, iç sularda gemi nakliyatı ve bataklıklarının kurutularak ziraata açılması gibi konulardan sorumlu tutuldu. Diğer taraftan Osmanlı Devleti'nde bayındırlık hizmetlerinin merkezi idare tarafından yürütülmeye başlanmasından sonra karşılaşılan en büyük problem sermaye eksikliği ve teknik imkanların yetersizliği olarak ortaya çıktı. Dolayısıyla Osmanlı Devleti bayındırlık hizmetlerinin yerine getirilmesi için imtiyaz yöntemine başvurmak zorunda kaldı. İmtiyaz usulü ile bayındırlık işlerinin yürütülmesi, yerel müteşebbislerin sermaye birikimlerinin olmaması dolayısıyla yabancıların tekelinde kaldı. Yabancı sermaye çevrelerinin ilgisi kar oranlarının yüksek olduğu demiryolu ve limanların inşası için daha çok söz konusu iken kar marjının düşük olduğu karayollarının inşası gibi diğer bayındırlık işleri için bu ilgi daha düşük seviyelerde kaldı. Osmanlı Devleti'nde bayındırlık faaliyetlerinde görülen genel durum bu niteliğini II. Meşrutiyet yıllarında da korudu. Çalışmamızda Osmanlı Devleti'nde bayındırlık faaliyetleri önce kurumsallaşma açısında ele alınmış, Nafia Nezareti'nin bu kurumsallaşmada önemli bir yere sahip olması dolayısıyla Nezaretin genel yapısı hakkında bilgi verilmiştir. Daha sonra sermayenin Osmanlı Devleti'ne girişi bağlamından kapitülasyonlar, imtiyazlar ve imtiyazların kullanılma aracı olarak anonim şirketlerden bahsedilmiştir. Son olarak ise II. Meşrutiyet Dönemi'nde (1908-1918) bayındırlık işleri; karayolları, demiryolları, liman ve rıhtımların inşası, iç sularda gemi nakliyatı ve bataklıkların kurutularak ziraata açılması konuları bağlamında ele alınmıştır.