Abstract:
Bu çalışmanın amacı, üniversite öğrencilerine yönelik geliştirilen farkındalık temelli psikoeğitim programının öğrencilerin duygusal yeme, kontrolsüz yeme, olumsuz bedensel tepkileri kontrol edebilme ve duygularla başaçıkma davranışları üzerindeki etkililiğini incelemektir. Bu amaç doğrultusunda çalışmada ön test son test kontrol gruplu yarı deneysel desen kullanılmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu Akdeniz Üniversitesi Eğitim ve Edebiyat Fakültesinde öğrenim göre 12 kadın, 12 erkek öğrenci oluşturmaktadır. Katılımcıların yaşları 18-23 arasında değişmektedir. Çalışma süresince deney grubunda yer alan katılımcılara (3 kadın, 3 erkek) 10 oturumdan oluşan farkındalık temelli psikoeğitim programı uygulanmış, kontrol grubundaki katılımcılara (3 kadın, 3 erkek) ise herhangi bir müdahalede bulunulmamıştır. Araştırmada veri toplama araçları olarak Kişisel Bilgiler Formu, Üç Faktörlü Yeme Ölçeği ve Duyguları Yönetme Becerileri Ölçeği kullanılmıştır. Araştırma bulgularına göre deney grubundaki katılımcıların duygusal yeme puanları anlamlı derecede azalırken kontrol grubunda herhangi bir değişime rastlanmamıştır. Deney grubundaki katılımcıların kontrolsüz yeme ön test son test puanları arasında anlamlı bir fark görülmezken, deney ve kontrol grubundaki katılımcıların kontrolsüz yeme son test puanları arasındaki fark anlamlıdır. Deney ve kontrol grubundaki katılımcıların duygusal yeme son test-ön test fark puanları arasındaki farkın da anlamlı olduğu göz önünde bulundurulduğunda bu değişimlerin psikoeğitim oturumlarından kaynaklandığı söylenebilir. Deney grubundaki katılımcıların olumsuz bedensel tepkileri kontrol edebilme puanları anlamlı derecede artarken kontrol grubunda herhangi bir değişim gözlenmemiştir. Aynı zamanda deney ve kontrol gruplarının olumsuz bedensel tepkileri kontrol edebilme son test puanları arasında anlamlı bir fark vardır. Bu bulgu doğrultusunda psikoeğitim oturumlarının katılımcıların olumsuz bedensel tepkileri kontrol edebilme davranışı üzerinde olumlu etkiye sahip olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Deney grubundaki katılımcıların duygularla başaçıkma puanlarında anlamlı bir değişime rastlanmamıştır. Benzer şekilde deney ve kontrol grubundaki katılımcıların duygularla başaçıkma son test puanları arasında ve duygularla başaçıkma son test-ön test fark puanları arasında da anlamlı bir fark elde edilmemiştir. Bu bulgudan yola çıkılarak programın bu yanının güçlendirilmesi gerektiği söylenebilir.