Abstract:
Küllemeye dayanıklılık amacıyla oluşturulan RIL popülasyona ait 138 genotip üzerinde, ana-baba ebeveyn ile bireyler arasındaki genetik ilişkiyi araştırmak amacıyla ISSR, SRAP, SSR, TRAP ve SCAR markörleri kullanılmıştır. 92 ISSR primerinden 12 adet polimorfik primer (14 polimorfik allel), 65 SRAP kombinasyonundan 9 polimorfik primer kombinasyonu (11 polimorfik allel), 116 SSR primerinden 22 adet polimorfik primer (44 polimorfik allel), 26 TRAP kombinasyonundan 5 polimorfik primer kombinasyonu (5 polimorfik allel) ve 5 SCAR primerinden 1 polimorfik primer (2 polimorfik allel) elde edilmiştir. Analizler sonucunda benzerlik indeksinden yararlanılarak UPGMA yöntemiyle kümeleme analizleri yapılmış ve dendrogramlar elde edilmiştir. SSR markör sisteminde oluşturulmuş dendrogramda, popülasyon iki farklı gruba ayrılmıştır. Birinci grupta TKÜ3 (ana ebeveyn), ikinci grupta ise PMR6 (baba ebeveyn) yer almıştır. TRAP ve SRAP markörlerinde de dendrogram iki farklı gruba ayrılmıştır. Ancak SSR markörü bireyleri daha net bir şekilde ayırmıştır. ISSR ve SCAR markörleri ise TKÜ3 ve PMR6'yı birbirinden ayıramamıştır. Tüm markörler birlikte değerlendirildiğinde, benzerlik oranları 0 ile 0,99 arasında değişim göstermiş, matrix korelasyonu (r) 0,82 olarak bulunmuştur. Markörlerin birlikte değerlendirilmesi sonucunda popülasyon genel olarak iki gruba ayrılmıştır. Birinci grupta hassas genotipler yer almış, birbirine en yakın genotipler 0,98 genetik benzerlik oranı H31 ile H32, H7, H8 ile H4, H5 ile H6 bulunmuştur. İkinci grupta ise dayanıklı genotipler yer almış, 0,98 genetik benzerlik oranıyla T56 ile T57 genotipleri birbirine en yakın bulunmuştur. PMR6'ya en yakın genotipin 0,95 genetik benzerlik oranı ile Kül 14-1 (dayanıklı) olduğu tespit edilmiştir. Bu bulguları, Neighbor-Joining yöntemiyle elde edilen dendrogram ve temel koordinat analizi sonuçlarıda desteklemiştir. Araştırma sonuçlarında, SSR haricindeki markör sistemlerini tek başına değerlendirmenin küllemeye hassas ve dayanıklı bireylerin tespit edilmesinde yeterli olmadığı görülmüştür. Bu nedenle ileriki çalışmalarda, daha net sonuçlara ulaşabilmek için kodominant ve dominant markör sistemlerinin birlikte kullanılması önerilmektedir.