Özet:
Bauman'a göre "Ölümü tanımlamak olanaksızdır; çünkü ölüm, tuhaf bir biçimde, bütün varlıkları var eden o nihai boşluğu, o varolmayışı temsil eder." (Bauman, 2012,s. 11) Aynı zamanda Bauman bir iddiada daha bulunmaktadır: "Ölümlülük yoksa, tarih, kültür – insanlık- da yoktur. Olanağı 'ölümlülük' yaratmıştır: Bunun dışındaki her şey ölümlü olduklarının farkında olan insanlar tarafından yaratılmıştır. Şansı ölüm tanımıştır; insana özgü yaşam biçimi, bu şansın var olmasının ve kullanılmış olmasının sonucudur." (Bauman, 2012,s. 17) İnsanlığın başardığı her şey ölüm ve ölümlülük sayesinde gerçekleşmiştir. Çalışmanın ikinci köşe taşı kültürdür. Kültür, insanların ölüme karşı tampon olarak kullandığı kalesidir. Huizinga'ya göre "Bizim kavrayışımız şu şekildedir: Kültür oyun biçiminde doğar, kültür başlangıçtan beri oynanan bir şeydir." (Huizinga, 2013,s. 70) Ölüm ve kültüre değinildikten sonra yeni bir bakış açısı olan "oyun- ciddiyet/gerçeklik iç içeliği" tartışmaya açılmıştır. Bahsi geçen bakış açısına göre postmodern hayat birçok kutsal oyunu içerisinde barındırmaktadır ancak bir tanesi diğerlerine sıkça temas etmektedir. Tez kapsamında tartışılan "özel" kutsal oyun rasyonaliteyi, verimliliği, fayda arayışını ve bireyciliği kendi ana unsurları olarak belirlemiş görünmektedir. Eğer sosyolojide yeni bir bakış açısı olarak "oyun-ciddiyet/gerçeklik" iç içeliği kullanılabilirse, sosyal çalışmaların, sosyal hayatın değişim ve dönüşümlerini daha rahat anlayabileceği de iddia edilmektedir.