Abstract:
Hematopoetik kök hücre nakli hematolojide malign ve benign hastalıklarda tedavi edici rolü olan alternatif bir tedavi yöntemidir. Yapılan aferez işlemlerinde uygun mobilizasyon rejimlerini kullanıyorsanız periferik kan uygun bir kök hücre kaynağıdır. Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Hematoloji Bilim Dalı periferik kök hücre nakli ünitemizde, HKHN amacı ile mayıs 98 ile şubat 2005 tarihleri arasında yatırılan 95 nakil olgusunun 54'üne (%53) otolog ve 41'ine de (%47) allogeneik nakil yapıldı. Allogeneik HKHN yapılan 41 hastaların 28'ine (%68) miyeloablatif 13'üne (%32) nonmiyeloablatif (mini-allo) nakil yapıldı. Hastaların 59'u (%62) erkek, 36'ı (%38) idi. 87 olgunun tanıları açısından değerlendirildiğinde, AA'li 1 olgu (%1), MPH'lı 1 olgu (%1), SOT'lü 1 olgu (%1), KML'li 6 olgu (%7), NHL'li 10 olgu (%11), ALL'li 12 olgu (%14), HL'lı 13 olgu (%15), AML'li 17 olgu (%20), MM'lu 26 olgu (%30) dan meydana gelmekteydi. Akut lösemiler ve KML için allogeneik nakil; HH, NHL, MM için otolog nakil en sık kullanılan nakil tercihleri olmaya devam etmektedir. Erken nakil ile ilişkili (nakilden sonraki ilk 100 gün) mortalite , allogeneik olgularda %24, otolog olgularda %7 , mini allo olgularda ise %46 oranında bulundu Nakil yaşı için verilen sınırlar son yıllarda yükseltilme eğilimindedir. Hastalığın durumu ve hastanın performansına bakılarak üst sınırlar yukarıya çekilebilmektedir. Akut GVHH halen önemli nakil ile ilişkili mortalite nedeni olarak kendini göstermektedir. 'Salvage' amaçlı yapılan olgularda genel sağkalım belirgin olarak düşüktür. Genel sağkalıma etki eden faktörleri değerlendirmek için univatiate analize alınan parametreler içinde yaş(sınırda), tanı, radyoterapi durumu (sınırda), nötrofil engrafman süresi, trombosit engrafman süresi, KİT türü ve hazırlama rejimi anlamlı bulunmuştur. Cinsiyet, tanı ile KİT arası geçen süre, CD34, MNC, CD3, CD4, CD8 açısından anlamsız bulunmuştur. Trombosit engrafmanı multivariate analizde diğerlerinden bağımsız olarak genel sağkalımı etkileyen tek başına bir faktör olarak bulunmuştur. Elimizdeki bu veri daha önce literatürde belirtilmemiştir.