Özet:
Türkler tarih boyunca büyük devletler kurmuş ve farklı coğrafyalarda hüküm sürmüşlerdir. Hâkim oldukları coğrafyalarda önemli siyasi güç haline gelen Türk devletleri bu sahaları idari, askeri, hukuki ve sosyo-ekonomik açılardan derinden etkilemişlerdir. Bu sahalardan biri olan Hindistan coğrafyasında İslâmiyet öncesi devirde Kuşanlar ve Akhunlar, İslâmiyetle beraber Gazneliler, Gûrlular, Delhi Türk Sultanları, Mâlva Halaçları, Kutubşâhîler, Adilşâhlar ve Babürlüler hüküm süren başlıca Türk devletleridir. Emevîler döneminde Sind'in fethi ile başlayan İslâm hâkimiyeti, Abbâsîler döneminde de devam etmiştir. Fakat Hint coğrafyasında İslâm fetihlerinin asıl ivme kazandığı dönem Gazneli Mahmûd'un bölgeye on yedi sefer düzenlemesi ile gerçekleşmiştir. Bu seferler sonucunda Hindistan'da pek çok önemli merkez ele geçirilerek bölgede büyük oranda hâkimiyet sağlanmış ve yüzyıllarca sürecek Türk-İslâm hâkimiyetinin temelleri atılmıştır. Gazneli Devleti'nin XII. yüzyılın ortalarında güç kaybetmesi ile bölgenin idaresi Gûrluların eline geçmiştir. Afganistan'ın Gûr topraklarında yaşayan Gûrlu Hânedânı Lâhor'u zapt ederek Gazneli Devleti'ne son vermiş ve böylelikle Gazneli Devleti'nden kalan Kuzey Hindistan siyaseti el değiştirmiştir. Gazneli ve Gûrluların fetih siyasetini daha fazla genişleten Delhi Türk sultanlarının tarihteki önemi büyüktür. Sultan Şemseddîn İltutmuş'un Delhi tahtına oturması ile idari, askeri, siyasi ve sosyo-ekonomik yönden pek çok düzenlemeler yapılarak Hindistan'daki Türk-İslâm hâkimiyeti geniş sınırlara ulaşmıştır. Şemseddîn İltutmuş başarılı yönetimi ve kabiliyetleri doğrultusunda Delhi Türk Sultanlığı'nın her anlamda en parlak dönemlerinden birini yaşamasında büyük rol oynamıştır.