Özet:
Kadın odaklı bir hareket olan feminizm, bir oluş olarak kadını ele alışı ile felsefenin sınırları içerisine girmiştir. Geleneksel kadın/erkek karşıtlığında ve bu karşıtlığın oluşturduğu sıradüzende kadının yerinin, kadın oluşunun üzerinden sorgu konusu olması feminist felsefenin uğraş alanıdır.Bu çalışmanın amacı, özellikle Fransız feminist felsefesinin başlangıç nedenlerini, amaçlarını ve sonuçlarını, çağdaş felsefenin bağlamında göstermektir. Feminizmin birinci dalga olarak adlandırılan ilk dönemi, kadın/erkek karşıtlığını kadının ontolojik olarak erkeğe eşit olduğu söylemi ile aşmaya çalışır. Feminizmin ?ikinci dalga? olarak adlandırılan ikinci döneminin ortaya çıkış nedeni ise, bu söylemin Batı metafiziğine içkin özcülüğün sınırları içerisinde kaldığına ilişkin bir farklılıktır. Çağdaş Fransız feminizmi, ?ikinci dalga?nın Batı metafiziği geleneğini eleştirisi üzerinden yol alarak, kadın sorunsalına yeni bir çıkış noktası arayışında bulunur. Ancak feminist söylem, tek başına kadın sorununu ele alan düşünürlerin kuramlarından oluşmaz. Batı geleneğinin kendini ussal bir söylem olarak meşrulaştırması ile kendisiyle özdeş olamayan Ötekini, karşıtlık ilişkisi içerisinde ikincil kılışı feminist söylemden önce, geleneğe eleştirel yaklaşan bir takım düşünürler tarafından da ele alınmıştır.Felsefenin ussal söyleminin altında yer alan öznenin eril olduğu iddiası beraberinde kültürün sadece logos değil aynı zamanda phallus merkezli; ?phallogocentric? olduğu eleştirisini de getirir. Feminist felsefenin, dilin öznenin üretimi olmayıp öznenin dilin üretimi olduğu söylemine katılışı, kadının ikincil kılınışının, ontolojik bir hakikatten ziyade phallogocentric metafizik arzusundan doğduğu iddiasını da olanaklı kılar. Aslında kadın sorunsalı etrafında biçimlenen feminist felsefe, tüm eşitlik taleplerinin ardında, sadece erkeğin kadın üzerindeki tahakkümü ile ilgilenmez. Feminist hareket, tüm güç ve iktidar ilişkilerini sorgulayarak, her tekil özne adına eleştirel bir söylem haline gelir.Bu tez kapsamında ele alınan, çağdaş Fransız feminist kuramına yön veren üç kadın düşünür; Irigaray, Cixous ve Kristeva, kadına ilişkin bir öznelliğin ancak ona ait bir söylem, bir dil kurularak yapılacağını öne sürer. Feminizmin, kadın/erkek eşitlik taleplerinin ötesinde, her iki cinsiyet için de özgürleştirici dolayısıyla da politik bir tutum olduğunu göstermeyi hedefleyen bu çalışma, sözü edilen üç düşünürün kurguladığı ?dişilik? imgesini ve onun dönüştürücü gücünü de göstermeyi amaçlamaktadır.