Abstract:
Son dönemlerde ortaya atılan güncel bilinç teorilerine göre, yönlendirilmiş bir dikkatin mevcut olmadığı ve algısal girdilerin düşük yoğunlukta olduğu durumlarda bilinçdışı otomatik algısal bir sürecin varlığından söz etmektedir. Bu süreçlerin, duygusal içerikli uyaranlara dair otonom yanıtlar gösterdiği bilinmektedir. Bununla birlikte, yüz ifadelerine dair özelleşmiş bilinçdışı bir algının mevcut olduğu da ifade edilmektedir. Yürütülen bu çalışma, yüz ifadesi tanıma süreçlerinde bilinçli ve bilinçdışı yüz ve yüz dışı duygu yüklü uyaranlarla hazırlamanın, tanıma süreci üzerindeki etkilerini incelemiştir. Buna göre, yüz ifadelerine ilişkin bilinçdışı algı süreçlerinin, otomatik tepkileri tetiklediği düşünülen duygusal uyarıma dair değil, yüz ifadelerine dair bir yanlılığın sonucu olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir. Çalışma, pozitif (mutluluk) ve negatif (korku) duygu ifadelerini tanıma görevi öncesinde aynı duygusal içerikli yüz ve yüz dışındaki duygusal uyaranların bilinçli ve bilindışı koşullarda sunulması sonucunda, davranışsal ve fizyolojik tepkilerin ölçülmesi yoluyla yürütülmüştür. Davranışsal tepkiler, tanıma görevine ilişkin tepki süreleri ve doğru yanıt oranlarından oluşmaktadır. Görev sırasında katılımcıların beyin sinyallerinin incelenmesi için elektroensefalogram (EEG) kaydı alınmış, olaya ilişkin potansiyeller (OİP, Olayla İlişkili Potansiyeller) incelenmiştir. İncelenen OİP bileşenleri, yüze özgü olduğu düşünülen N170, N200 ve P100 bileşenlerinden oluşmaktadır. OİP analizleri, hazırlama-test uyaranına dair koşullara göre, genlik düzeyleri bakımından incelenmiştir. Çalışmanın sonucunda, yüz dışı hazırlama uyarıcılarına kıyasla bilinçli ve bilinçdışı yüz ile hazırlama sonrasında daha kısa tepki süreleri ve artan doğru yanıt oranları tespit edilmiştir. P100 OİP bileşenleri, yüz sunumunda artan genlikler göstermiştir. Bununla birlikte, yüz ile hazırlamada N170 ve N200 OİP bileşenleri, frontal alanlarda diğer uyarıcı kategorilerine kıyasla daha yüksek genlikler göstermiştir. Posterior bölgelerde ise N170 ve N200 sinyalleri bakımından yüze özgü bir yanlılık tespit edilmemiştir. Frontal alanlara yayılan aktivitenin yüze özgü bir şekilde ortaya çıkması ve davranışsal ölçümlere dair bulgular birlikte ele alındığında yüze özgü algısal bir yanlılığın mevcut olduğu görülmektedir. N170 ve N200 bileşenlerinin, uyumluya kıyasla nötr hazırlamada daha yüksek genlikler göstermesi, erken işlemede yüz ifadelerinden ziyade, yüzün göz, ağız, burun gibi temel yapısal özelliklerine ilişkin algısal bir sürecin varlığına işaret etmektedir. Alanyazındaki bulguların aksine, bu etkinin farklı zamansal pencerelerde ve beyin bölgelerinde farklı düzeylerde ortaya çıkması, yüz ifadelerine dair algısal süreçlerin detaylı incelenmesinin önemli olduğunu göstermektedir.