Özet:
Bireylerin ve toplumun cinsiyet davranışları üzerinde dilin etkisi oldukça önemlidir. Temel zıtlıklar üzerinden kurgulanan cinsiyet davranışları, dil aracılığıyla kadın ve erkek karakterlerin kadınlık ve erkeklik sınırları içerisinde kalmasını sağlar. Charlotte Perkins Gilman'ın Herland (1915) ve Doris Lessing'in The Cleft (2009) adlı eserleri, kadınlık ve erkeklik niteliklerinin toplum üyelerine dil aracılığıyla atfedildiği kadın temelli toplumları betimler. Her ne kadar bu seçili eserler farklı uygarlık dönemlerini tasvir etseler de, her iki romanda da erkek egemen anlatıcılar kadınlık ve erkeklik cinsiyet davranışlarını şekillendiren söz eylemler yoluyla kadınların hikayelerini toplumsal cinsiyet davranışlarının sınırlarına uygun olarak aktarır ve yorumlarlar. Romanların analizleri eserlerdeki karakterler cinsiyetlerini topluma uyum sağlamak adına icra ettiklerini gösterir. Bu tezin amacı, seçili eserlerinin John. L. Austin'in söz eylem teorisi ve Judith Butler'ın performatif cinsiyet üzerine olan teorisinin kuramsal çerçevesi aracılığıyla analizini yapmak ve daha sonra bu analizin bulgularını temel cinsiyet kuramlarıyla tartışmaktır. Dolayısıyla bu incelemelerin bulguları kadın ve erkek olma dinamiklerinin nasıl cinsiyetten ziyade metin dahilindeki dil aracılığıyla dikte edildiğini ortaya çıkarmak için kullanılacaktır. Bunların ışığında, seçilen edebi metinlerde cinsel kimlikle karşılaştırıldığında cinsiyet yöneliminde dilin öncül bir rol oynadığı sonucu çıkarılmıştır.