Özet:
Müzik, insanın tarih boyunca çeşitli amaçlarla kullandığı bir araç olmuştur. Toplum ve kültürlere göre farklı tezahürlerle karşımıza çıkan müzik dinî törenler, cenazeler, kutlamalar, düğünler gibi insan yaşamının her anında yerini almıştır. Müzik, Çin ve Antik Yunan medeniyetlerinde sistematik şekline kavuşması ile beraber eğitim sisteminde de kendine yer edinmeye başlamıştır. Pisagor'un müziği matematik ile ilişkilendirmesi, Platon'un çocukların eğitiminde müziğin önemine dikkat çekmesi, Aristoksenos'un müziğe dair müstakil eserler vermesi gibi gelişmeler bu sanat bir ilim olarak ele alınmasını sağlamıştır. Müzik, Orta Çağ'ın yedi özgür sanatından biri olarak kabul edilerek aritmetik, geometri ve astronomi gibi ilimler ile birlikte değerlendirilmiştir. İslâm medeniyeti ise Beytü'l-Hikme merkezli tercüme hareketleri neticesinde söz konusu ilimlerle tanışmıştır. İslâm düşünürleri konularını belirlemek, birbirleriyle ilişkilerini saptamak, eğitim müfredatı oluşturmak gibi nedenlerle bu ilimleri sınıflama yoluna gitmişlerdir. Kindî ile başlayan bu sınıflama süreci Fârâbî, Harezmî, İhvân-ı Safâ ve İbnâ Sînâ gibi filozoflarla devam ederek köklü bir geleneğin oluşmasını sağlamıştır. İslâm düşünürlerinin yaptığı bu sınıflandırmaların birçoğunda ise müzik ilmi matematik ilimlerin içerisinde değerlendirilmiştir. Onlar, müzik ilmini yaptıkları tasniflerin içinde konumlandırmalarının yanı sıra bu ilme dair müstakil eserler de kaleme alarak müzik ilmine verdikleri önemi göstermişlerdir. Bu eserlerde kendi müzik felsefelerini ortaya koymuşlar ve ayrıca birçok müzikal konuya temas ederken enstrümanlara dair bilgiler de vermişlerdir. Nitekim bu çalışmada İslâm filozoflarının ilimler tasnifi ile müziğin bu tasnifteki yeri ve önemi değerlendirilmiştir.