Abstract:
Yeryüzünde kendiliğinden oluşmuş doğal çevreden sonra en etkili olan, insan eliyle üretilen fiziksel çevredir. Fiziksel çevrenin büyük bir kısmını kapsayan mimarlık faaliyetlerinin altında yatan düşünce sistemini konuşabilmek için ilk olarak onu var eden özneleri konuşabilmek gerekir. Tarih boyunca özneler, mimari ürünlerin arka planında kalmış, hatta yok sayılmıştır. Endüstri Devrimi ile birlikte ortaya çıkan modern düşünce akımının bireyi ön plana çıkarmaya başlamasıyla birlikte, mimarlık alanında da birey kavramı konuşulur hale gelmiştir. Türkiye'de ise günümüzde hala birey olduğunun farkında olan ve bunu öne çıkaran mimar sayısı oldukça azdır. Özellikle periferide kalan kentlerde mimarlar kendilerinin farkında olmayıp, yaptığı çalışmaları belgeleme ihtiyacı dahi duymamaktadır. Bu durum mimarlık alanında bilgi üretimini kısıtlı hale getirmektedir. Mimarlık tarih yazımında da özneye yaklaşım benzer şekilde olmuştur. Tarih yazımı, toplumsal aktörler üzerinden değil öncü kabul edilen mimarlar üzerinden ilerlemiştir. Bu nedenle tarih boyunca biriktirilen belge ve bilgiler zaten kabul edilmiş olan isimlerin hayat hikayelerini daha ayrıntılı hale getirmek amacıyla saklanmaya değer bulunmuştur. Bu durum, "sıradan" görülen mimarların hayatları ve mesleki kariyerine dair birçok belgenin yok olup gitmesine neden olmuştur. Cumhuriyet Dönemi mimari yapıları, Batı etkisiyle kimi zaman modern mimari ilkeleriyle, kimi zaman moderne karşı duran bir anlayışla şekillenmiştir. Sonuç olarak süreci modernizm yönetmiştir. Modernizm kavramı "birey" kavramını ön planda tutarken Türkiye'de özneleri yok sayarak kaydedilen bir mimarlık dünyası, modern düşünce sistemiyle tezat bir ortam oluşturmuştur. Dönemi kişiler üzerinden belgelemek, mimari yapıları şekillendiren düşünce sistemini anlamak adına önemli bir yöntem olmuştur. Bu doğrultuda periferi bir kent olan Antalya'da Cumhuriyet Dönemi mimarlık ortamı, onu var eden öznelerden birisi üzerinden değerlendirilmiştir.