Abstract:
Antik aktarımlara göre Phaselis kenti İ.Ö. 691/690 yılı civarında Rhodos kenti Lindos'un önderliğinde Pamphylia Körfezi'nin batı sahilinde kurulmuştur. Uygun konumu ve Phoinike ? Ege ?Yunanistan deniz güzergahı üzerindeki üç doğal limanıyla gerçekten kısa bir zamanda önemli bir ticaret kenti olmayı başarmıştır. Rhodos diyalektinde yazılan yazıtlar ve yaklaşık İ.Ö. 250 ve 130 yılları arasındaki kent sikkeleri üzerinde anılan çok sayıdaki memur ismi ken-tin, İmparatorluk Dönemi'ne kadar bir Rhodos kolonisi olarak Yunan soyunu koruduğu gös-termektedir. Roma hakimiyeti altındaki yapısal gelişmeler kentin halk tabakasını oldukça de-ğiştirmiştir. Epigrafik malzemelere dayanarak kentte Romalılaşma eğilimi ve Yunanlar ile Lykia-Pamphylia soyundan yerliler arasında ethnik bir kaynaşma süreci yaşandığı gözlemle-nebilir.Phaselis yaklaşık İ.Ö. 6. yüzyılın ortalarından itibaren sikke basmıştır. Pers hakimiyeti al-tındayken (İ.Ö. 6-5. yy.) de kent gümüş sikkeler basmıştır. Phaselis İ.Ö. 469 yılında Kimon tarafından Delos-Attika Deniz Birliği'ne dahil edilmiştir. İ.Ö. 411 yılında yeniden Pers ege-menliği altına girmiştir. Lykia İ.Ö. 360 yılında, Pers kralına gösterdiği sadakatinden dolayı Satrap Mausollos'a ödül olarak verilmiştir. Phaselis'in bu dönemde otonomisini koruduğu görülmektedir, kent bu özgürlüğü Büyük İskender'e kadar korumuştur. Pers hakimiyetine rağmen kent, Atina ile sürekli gelir elde ettiği ticari ilişkilerini kesmemiştir. Mısır, Suriye ve Rhodos'tan ele geçen Phaselis sikkeleri, Klasik ve Helenistik dönemlerde bu bölgeler ve Phaselis arasında ticari ilişkilerin varlığına işaret etmektedir.Phaselis İ.Ö. 334 yılında kendi isteğiyle Büyük İskender'e kapılarını açmıştır. İskender'in ölümünden sonra kent, İ.Ö. 311 yılına kadar devam edecek olan, Antigonos Monophtalmos hakimiyeti altına girmiştir. İ.Ö. 309-221 yılları arasında kentte, bazı kesilmelere rağmen yak-laşık 1 yüzyıl boyunca Ptolemaios'ların egemenliği hüküm sürmüştür. III. Ptolemaios'un ö-lümünden sonra (İ.Ö. 221) kent yeniden özgür kalmıştır. Kentin Lykia'nın III. Antiokhos tara-fında ele geçirilmesinin ardından (İ.Ö. 197) otonom statüsünü koruyup korumadığı kesin ola-rak belli değildir. Fakat her şekilde o Perge, Sillyon ve Aspendos ile ortak bir aera'ya sahip sikkeler basmıştır. Bununla Phaselis'in İ.Ö.188 yılında yapılan Apameia Antlaşması'ndan sonra Lykia ile birlikte Rhodos hakimiyeti altına girmediği açıklık kazanmaktadır. Kent Lykia ile ne politik ne de kültürel olarak herhangi şekilde bir ilişki içinde olmamış; Pamphylia kent-leri ile birlikte hareket edip İskender tetradrakhme'leri basmıştır. Melanippion'dan ele geçen yeni bir yazıt Phaselis'in bu dönemde bağımsız ve Rhodos ile müttefik bir kent olduğunu gös-termektedir. İ.Ö. 130 yılında başlayan Lykia Birliği üyeliği yaklaşık 30 yıl sürmüştür. İ.Ö. 1. yüzyılda Akdeniz'de yaşanan korsan olayları Phaselis'in kaderini oldukça değiştirmiştir. İ.Ö. 77 yılında korsanlığı bitirmek için bölgeye gelen Romalı komutan Publius Servilius Vatia tarafından cezalandırmış ve topraklarının bir kısmını ager publicus olarak kaybetmiştir.Phaselis İ.Ö. 75 yılının Asia Gümrük Yasası'nda gümrük limanı olarak görülür. O bu dö-nemde hala Lykia Birliği'ne bağlı değildir. Fakat İ.Ö. 46 yılında kent yine Lykia Birliği üyesi olarak görülmektedir. Phaselis, Roma hakimiyeti altındaki erken 2. yüzyılı diğer Küçük Asya kentleri gibi refah içinde geçirmiştir. İ.S. 3. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Isauria ve bar-bar akınları ile deniz korsanları kenti yeniden tehdit etmeye başlamışlardır. Kentte bu dönem-de bir çöküş yaşanmıştır. İ.S. 5. yüzyılda kent oldukça küçülmüştür. Bunda eşkıyaların istila-ları yanında, Attaleia kentinin önem kazanmaya başlaması ve kent içindeki gölün giderek ba-taklık halini alması da etkili olmuş olmalıdır. Bu dönemde Phaselis Attaleia kentinin taş oca-ğına dönüşmüştür. Phaselis İ.S. 8., 9. ve 11. yüzyıllara ait piskopos listelerinde Lykia'nın pis-koposluk kenti olarak görülür. Geçdönem portulalarında sadece bir liman olarak anılır. Phaselis 1158'de Selçuklular tarafından fethedilmiş ve bu dönemden sonra, 19.yüzyılda yeni-den keşfedilişine kadar tarih sahnesinden kaybolmuştur.