dc.description.abstract |
Bilim ve teknolojinin gelişmesi insan ve toplum hayatına sağladığı avantajların yanında, geliştirilen iletişim araçlarının suç işleme amacıyla kullanıldığının görülmesi, devletleri bu iletişim araçlarıyla gerçekleştirilen faaliyetlere müdahaleye yönlendirmiştir. Bir tarafta ulusal ve uluslararası mevzuatta koruma altına alınan haberleşme hürriyeti ve gizliliği ile özel hayatın dokunulmazlığı ve gizliliği, diğer tarafta devletlerin varlık sebeplerinden olan suçu önleme, izleme ve işlenmiş suçları aydınlatma görevi arasında bir dengenin kurulmasını zorunlu kılmaktadır. Özgürlük ve güvenlik dengesinin sağlıklı işleyebilmesi bu alanda açık, ayrıntılı, keyfiliği önleyici güvenceleri barındıran, nitelikli yasal bir düzenlemenin varlığına bağlıdır. Türk hukukunda ne yazık ki, yakın zamana kadar belirtilen nitelikte bir yasal düzenleme olmadan iletişimin denetlenmesi kararları verilmiş ve uygulanmıştır. Bu husus temel hakların kısıtlanmasının ancak kanunla, anayasada belirtilen gerekçeler ve koşullar doğrultusunda yapılabileceğini düzenleyen (AY 13, 20 ve 22. mad.) başta anayasamız olmak üzere tarafı olduğumuz AİHS'nin 8. maddesine aykırılık oluşturmaktaydı. Bu yöndeki eleştiri ve Türkiye'yi mahkûm eden AİHM kararlarını dikkate alan kanun koyucu önce 1999 tarihinde 4422 sayılı ÇASÖMK'de, daha sonra ise 2004 tarihli CMK'da iletişimin denetlenmesi tedbirini ayrıntılı düzenlemiştir. Bu yasal düzenlemeler gerekli ve ileri bir adım olarak kabul edilmekle birlikte yeterli olmadığını, bir kısım eksiklikleri barındırdığını söylemek mümkündür. Kanuna uygun denetleme sonucu elde edilen kayıtlar ceza yargılamasında kullanılacağı gibi kanaatimizce bu kayıtlar hukuk ve disiplin yargılamasında da kullanılabilecektir. Doğaldır ki, kanuna aykırı olarak verilen veya uygulanan denetleme sonucu elde edilen kayıtlar ise ceza yargılamasında kullanılamayacakları gibi başka bir hukuk dalında da kullanılamayacaktır. Yine bu kanuna aykırı denetlemeden dolayı devlet ile birlikte kararın verilmesi ve uygulanması sürecinde yer alanların sorumlulukları doğabilmekte, haksız bir denetime tabi tutulan kişinin ise tazminat hakkı söz konusu olabilmektedir. |
en_US |