Özet:
Din sosyolojisi ve sinema arasındaki etkileşimli ilişki son yıllarda disiplinlerarası çalışmalarda dikkat çeken bir başlıktır. Bu farklı alanların ise gerçeklik inşasında kesiştiği gözlemlenmektedir. Müstakil olarak din sosyolojisi ve sinema kendi argümanlarını kullanarak bir gerçeklik olgusunu ortaya koymakta, düzenlemekte ya da yeniden inşa etmektedir. Dolayısıyla gerçeklik olgusu bu disiplinlerarasında kesişen bir kümeye tekabül etmektedir. Sinemanın toplumsal hayatı etkilemek ve toplumsal yapıdan etkilenmek gibi bir özelliği bulunmaktadır. Sinema, kullandığı dil aracılığıyla toplumsal yapıyı şekillendirme yönünde bir araca dönüşmektedir. Yönetmenin toplumsallaşma süreci içinde kendi iç dünyasını kurduğu temel, aslında onun filmlerine yansıyan bir zihniyetin izdüşümüdür. Zira dışsallaştırma, nesnelleştirme ve içselleştirme süreçleri sonucunda toplumun bir parçasına dönüşen yönetmen, eserinde fenomenolojik bir şekilde beslendiği toplumun toplumsal gerçeklerini söylemler ve deus ex machina tekniği gibi birtakım sinemasal teknikler aracılığıyla perdeye yansıtmaktadır. Çalışma örneklemimiz Hz. Muhammed: Allah'ın Elçisi filminde yönetmen Majidi'nin sinemasal teknikler ile bezemek suretiyle sinemayı teo-politik bir söylem aracına çevirdiğini ifade etmek mümkündür. İslam tarihi boyunca tartışılagelmiş birçok ihtilaflı konuya filmde yer veren Majidi her bir konuya Şiî bir bakış açısından 21. yy normlarına göre bir bakış açısı geliştirdiği gözlemlenmiştir. Filmde sıklıkla vurgulanan Ehl-i Beyt kavramı, olayların Şia'nın kaynağı olan Ebu Talib'in gözünden aktarılması, Hz. Peygamber'in Haşimoğulları tarafından korunması, kurtarıcı/mehdi düşüncesinin imaları ve mucizeler teo-politik bir meşrulaştırma üzerinden izleyiciye yansıtılmaktadır.