Özet:
Tarih boyunca savaşlar, güç ve çıkar doğrultusunda yeni topraklara hâkim olmak ve topraklarını korumak üzerine şekillenmiştir. Bu bağlamda, ekonomik ya da doğal yaşam koşullarıyla öneme haiz coğrafyalarda, toplumsal bellekte iz bırakan çatışmaların yaşanması araştırmacıların jeopolitik meseleler üzerine yoğunlaşmasına zemin hazırlamıştır. Bu tür ilgi çekici topraklar her ne kadar sorunlu bir savaş sicili ile bilinse de aslında sahip olduğu zenginliklerin insana sunduğu imkânlar ile medeniyetlerin yeşermesine ve tarihi şekillendiren birikimlerin kuşaktan kuşağa geçişine de imkân sağlamıştır ve sağlamaya da devam etmektedir. Aksini düşünmek bir araştırmacı için araştırma sorunsalının parametrelerini çizme hususunda izahtan vareste sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Asırlar boyunca dünya güç çıkarlarının ve çatışmalarının yoğunlaştığı alanlar arasında kıtaları birbirine bağlama özelliği ile bilinen kadim Karadeniz; birçok imparatorluğun savaş ve ticaretine sahne olmuştur. Bunlar arasında Türk-Rus savaşları ve rekabetleri bilinen en yakın örnekler arasındadır. Öte yandan Osmanlı ve Romanov Hanedanlıklarının I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında parçalanmalarının ardından ortaya çıkan güç ve rekabet boşluğunu 1922'de Moskova'da Bolşeviklerce kurulan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) ve Karadeniz'de sahip oldukları kıyı avantajı gereği Doğu Bloğu ülkeleri ve Türkiye doldurmuştur. Ne var ki, 1991'de SSCB'nin dağılması ile Doğu Avrupa, Orta Asya, Orta Doğu, Kafkaslar ve dünyanın diğer rekabet alanlarında olduğu gibi Karadeniz'de de yeni ve daha önce var olan devletlerin etkinlik alanı belirlemesi gerekmiştir. Bu yeni düzende, Rusya'nın içinde bulunduğu zor ekonomik ve siyasi koşullar Karadeniz'de Rus egemenliğini sorgulanır hale getirmiştir. Bu güç boşluğunu iyi okuyan Batı dünyası dengeleri değiştirecek siyasi yönü ağır basan taktiksel hamlelerde bulunmuştur. Bunlar arasında Karadeniz'in uluslararası örgütler aracılığında ele alınması meselesi başı çekmiş ve önemsenmiştir. Diğer taraftan, Karadeniz'e kıyısı olan eski Doğu Bloğu ülkelerinin AB ya da NATO üyeliği gibi hamlelerle Batı'nın içine çekilme projeleri de hayata geçirilmiştir. Karadeniz'in gerek Rusya için ticari ve askeri ürünleri bakımından bir geçiş koridoru olması gerekse de enerji arz talebi ilişkisinde Avrupa'nın önemli rotaları arasında yer alması Sovyet sonrası dönemde bölgede rekabetin hız kazanmasına neden olmuştur. Karadeniz'de askeri ve siyasi hareketliliği arttıran ve çalışma içerisinde yer alan bir diğer önemli husus da Kırım Krizidir. Bu süreçte Batı ile Rusya arasındaki rekabetin Ukrayna iç siyasetine sirayeti, yaşanan Turuncu Devrim ve Maydan olayları akabindeki gelişmeler neticesinde Rusya'nın Kırım'ı ilhakı, Ukrayna'nın Karadeniz'de özellikle Sivastopol'u yitirmesiyle avantajını ve Odessa dışındaki kıyı şeridini de kaybetmesine neden olmuştur. Gelişmeler sonucu tezahür eden netice Rusya Federasyonunun Karadeniz Jeopolitiğini güçlendiren bir nitelik kazanmıştır. Çalışmada Karadeniz'de Sovyetler sonrası dönemden Kırım Krizi'ne kadar yaşanan çıkar ve güç mücadeleleri ve bunlara neden olan unsurlar ele alınmıştır. Çalışma kaleme alınırken bilimsel makale, kitap, tez ve raporlardan istifade edilmiştir.