dc.description.abstract |
İnsanoğlunun teknolojiyle ilişkisi mitolojik anlamda imgesel, tarihsel anlamda uygulamalı örnekleriyle günümüze dek sürmüştür. İnsanın yaratma eylemi için kullandığı techne, öznenin nesneyi belirlediği bir serüveni temsil ederken bu anlayış çağdaş dünyada nesnenin özneyi belirlemesine dönüşmüştür. Bu doğrultuda insanoğlu yarattıklarıyla yüzleşmek, hesaplaşmak hatta kendi doğasına geri dönebilmek için adeta bir yarışa mecbur bırakılmıştır. Eskiçağdan bu yana gelişen sürecin çıktısı teknolojik anlamda yapay zeka olarak ifade edilebilir. Yapay zeka teriminin bileşenlerinden zeka, akıl kavramının daraltılmış bir formu olarak sayısal sistemlerdeki süreçlere karşılık gelmektedir. Bu darlık zekanın salt hesaplamalı ya da rasyonel süreçleri kapsaması, aklın ise estetik, sanat, duygular, psikolojik gibi pek çok sürece ev sahipliği yapmasından ileri gelmektedir. Zekanın akıl karşısındaki bu zayıflığı tarihin akışıyla yerini tam tersi bir anlayışa bırakmıştır. Bu anlayış çerçevesinde zeki olan insanın yüceltildiği insan modeli öne çıkarken, akıllı insandan daha az söz edilmeye başlanmıştır. Bu yönüyle yapay zeka ifadesinin pek çok çevrede ilgi çekici bir şöhrete sahip olduğundan söz edilebilir. Zeka teriminin bu kullanımı yapay zeka açısından kullanıldığında uzun vadede bazı etik problemlere yol açabileceği fark edilmektedir. Söz gelimi aklın enginliği karşısında hesaplamaya dayalı zekanın insanı tanımlaması hem aklı hem de zekayı yeniden sorgulamayı gündeme getirmektedir. Yapay zeka meselesinde konu insan aklı ve makine zekasının yarışına dönüşmektedir. Bu bağlamın bütün dinamiklerinin eleştirel bir yaklaşımla değerlendirilmesi etik hususlara dikkat çekmek ve olası çözüm önerilerini ortaya koymak açısından literatüre katkı sağlayacaktır. Başlangıç olarak felsefi bir izlekte zihin süreçleri incelenmiş olup algoritma temelli sayısal sistemlerin işlevleriyle karşılaştırılmıştır. Bu kurgudan yola çıkarak hem öznenin hem de nesnenin etraflıca anlaşıldığı bir yaklaşım neticesinde insan doğası ve algoritmanın doğurduğu bazı kaygılar ve risk faktörleri geleceğe yönelik potansiyeli incelenmiştir. Bu noktada kavramları düşünme, araştırma ve üretme gibi felsefinin amaçları düşünüldüğünde yapay zekanın doğuracağı etik kaygılar ve risk faktörleri belirlenmiştir. Tespit edilen potansiyel riskler ve etik kaygılar ışığında birtakım olası felsefi sonuçlara yer verilmiştir. "Yapay Zekaya Uygulamalı Etik Bağlamında Bir Yaklaşım" özü itibarıyla bir özne – nesne problemini konu almaktadır. Bu bağlamda tarih boyunca öznenin nesneyi belirlediği bir sürece tanıklık etmenin ötesinde nesnenin özneyi belirlemeye kalkıştığı yeni bir anlayışın sorgulaması yapılmıştır. Bu sorgulama kavramsal temeller barındırdığından felsefi söylemden bağımsız düşünülemez. Kaldı ki; akıl, zeka, bilinç, algı gibi felsefi kavramları indirgemeci bir anlayışın mekanik sembollerine kurban etmek mümkün değildir. Bu nedenle yapay zekanın arka planını oluşturan felsefi düşünceyi anlamak, algoritmanın gelecekteki olası sonuçlarını anlamamızı sağlayacak önemli bir noktadır. Tarihsel süreçte özne – nesne etkileşiminde filizlenen etik kuramları sınıflandırmak bu yapay zekanın olası sonuçlarını ön görebilmek için etkili bir yöntemdir. Sonuç olarak bu yöntemler ve bilgiler ışığında insan ve yapay zeka ilişkisinin doğuracağı muhtemel olgulara ve potansiyel felsefi sonuçlara yer verilmiştir. |
en_US |