Abstract:
Türkiye Cumhuriyeti kurulurken Osmanlı Devletinden devir aldığı ekonomik ve toplumsal yapı hiç de iç açıcı değildi. Cumhuriyetin sınırlan içinde kalan topraklar üzerinde 1927'de ancak 13.6 milyon insan yaşıyordu. Yoksulluk, en üst derecedeydi. Kurtuluş Savaşı yıllarında alınan önlemler ancak savaşı sürdürme olanağı sağlamıştı. Yapılan bir tesbite göre, 1920 bütçesinin ancak %2'si ekonomi için ayrılabilmişti. Yerli üretim, yurt içi tüketimi karşılamaktan çok uzaktı. Milli Mücadelenin zaferle sonuçlanmasıyla birlikte 1922 yılı içinde, Milli Türk Ticaret Birliği kuruldu. Amaç, Batı Sermayesiyle Türkiye arasında aracılık, komisyonculuk yapan, müslüman olmayan ticaret erbabını yavaş yavaş dışlamaktı. Hükümetin önderliğinde İzmir'de ilk İktisat Kongresinin toplanması (1923) Önemli bir başlangıçtı. Sanayi, ticaret, tarım ve izci gruplarının temsilcilerinin katıldığı Kongre, iki haftalık bir çalışma sonrasında önemli kararlar alarak dağıldı. Liberal bir ekonomi modeli benimsendi. Bu anlayış doğrultusunda 1933 yılma kadar maliyede, sa nayide, madencilik ve tarım alanlarında önceki dönemlere kıyasla köklü, kalıcı düzenlemeler ya pıldı. Köylü açısından önem taşıyan aşar vergisi 1925'te kaldırıldı. 1927'de "Teşvik-i Sanayi Kanunu" çıkarıldı. Devlet gelirlerini artırıcı önlemler alındı. Denk bütçe ilkesi maliye politikasının temelini oluşturdu. Ancak, 1931 bütçesi açık verince, yeni vergi önlemleri alındı. Özellikle 1929 Dünya Ekonomik Buhranı'nın etkisiyle mali kriz yaşandı. 1933 bütçesi de açık verdi. Toprak kayıplarına rağmen Türkiye, çeşitli endüstri dallarında gelişebilecek ham madde kay naklarına sahipti. Bağımsız, ulusal, modern bir endüstri kurulmasına çalışıldı. Sermaye birikimi olmadığı için, devlet bu alanda etkinlik gösterdi. Bu alanda kısa zamanda önemli atılımlar yapıldı. Cumhuriyet'in ilk yıllarında halkın büyük çoğunluğu geçimini tarım ve hayvancılıkla sağlı yordu. Ne var ki devralınan tarım ve hayvancılık oldukça geri bir konumdaydı. Geleneksel anla yışla iklim koşullarına bağlı olarak ekilip biçilen alanlardan verim alınamıyordu. Uzun süren savaş-lar, çiftçiyi ve üreticiyi perişan etmişti. Cumhuriyet Hükümetleri, genel bir kalkınmayı tarım ve hayvancılık alanında başlatmayı öncelikle benimsediler. Çağın gereklerine uygun araç ve gereç sağlanarak çiftçiye dağıtıldı. Örnek çiftlikler kuruldu. Köylü ve üreticinin eğitimine büyük önem verildi. Bu çabaların olumlu sonuçlan kısa diyebileceğimiz bir süre sonunda görüldü. Saptanabilen sayılara bakıldığında, hem tarım alanında, hem de hayvancılıkta ıslah, geliştirme ve verim artır mada büyük basan sağlandı. "Köylü milletin efendisidir." özdeyişiyle halkın kendine olan güveni arttı. Kendi kendine yeterli olma yolunda basan sağlandı.