dc.description.abstract |
Hukuk devleti anlayışı tarih boyunca insan hakları ekseninde kurulmuş ve gelişmiştir. Hukuk devleti, her işinde ve işlevinde adalet idesine bağlı, düzeni halkın katkısı ile kurulan ve işleyen, insanın onurlu ve sorumlu bir varlık ve insanlığından gelen temel hak ve özgürlükleri bulunduğuna inanan ve bu hak ve özgürlükleri nereden gelirse gelsin her türlü saldırıya karşı koruyan, bütün işlemlerini yargı denetimi altında tutan, mahkemeleri bağımsız ve tarafsız olan, devlettir. Hukuk devleti siyasi iktidarın sınırlanmasına hizmet eden bir ilke olup keyfi gücün yarattığı tehlikeyi asgariye indirmek amacı taşımaktadır. Hukuk Devletinin, temelini insan hakları ve adalet oluşturur. Hukuk devletinin gelişimi, bireyin temel hak ve özgürlüklerinin gelişimi ile doğru orantılıdır. Temel gerekleri bu şekilde belirlenen hukuk devleti ile ülkemizin tanışması ise Osmanlı Devleti dönemine kadar uzanmaktadır. Osmanlı Devleti'nde Sened-i İttifak ile başlayıp, Tanzimat ve Islahat Fermanları ve ardından da 1876 Kanun-i Esasisi ile devam eden bu sürecin Osmanlı Devleti dönemindeki son önemli evresi 1908 Kanun-i Esasi değişiklikleridir. Cumhuriyet döneminde ise 1921 Anayasası, 1924 Anayasası, 1961 Anayasası ve 1982 Anayasası gibi yürürlükte olan Anayasalar ve hukuk devletinin askıya alındığı darbe dönemleri, hukuk devletinin ülkemizdeki gelişim evreleridir. Hukuk devletinin askıya alındığı bir dönem olan 12 Eylül darbesinden sonra kabul edilen 1982 Anayasası ise hukuk devletini ilkesini takipçisi olduğu 1961 Anayasası'na göre daha düşük bir seviyede benimsemişti. Bu çalışmanın ana konusunu, ilk şekliyle düşük bir seviyenin belirlediği hukuk devleti ilkesinin, 1982 Anayasası'nda yapılan değişikliklerle hangi noktaya geldiğinin tartışılması oluşturmaktadır. Hukuk devletini ilk şeklinde oldukça düşük seviyede benimseyen 1982 Anayasası'nda çeşitli defalar yapılan değişikliklerin, siyasi bir ideal olan hukuk devletini ne şekilde etkilediği sorusuna bu çalışmada cevap aranacaktır. |
en_US |