Abstract:
Bu çalışmada, Karadeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü tarafından Çarşamba ovasında bulunan Terme, Tekkeköy ve Çarşamba ilçeleri ile Ladik ilçesi ve Samsun merkezden toplanan toplam 36 adet bodur fasulye hattının morfolojik ve moleküler karakterizasyonu yapılmıştır. Fasulye hatları iki yıl Antalya koşullarında açık tarlada yetiştirilmiş ve morfolojik verileri Uluslararası Yeni Çeşitleri Koruma Birliği (UPOV) kriterlerine göre değerlendirilmiştir. Fasulye hatlarının moleküler karakterizasyonu için Karakterize Edilmiş Çoğaltılan Alanlar (SCAR) ve Basit Tekrarlı Sekanslar (SSR) DNA moleküler analiz teknikleri kullanılmıştır. Morfolojik gözlemler sonucu elde edilen verilerin Temel Bileşen Analizi yapılmıştır ve analiz sonucuna göre ilk üç bileşen toplam varyasyonun % 50'sini açıklamaktadır ki bu da hatlar arasındaki genetik çeşitliliğin yüksek olmadığını göstermektedir. Kullanılan SSR primer çiftlerinin yaklaşık % 27'si monomorfik iken % 73'ü polimorfik sonuçlar vermiştir. SSR primer çiftlerinin polimorfizm bilgi içeriği (PBİ) 0.047- 0.373 arasında değişim göstermiştir. SCAR primer çiflerinin tamamı araştırma yapılan bitkiler için polimorfik bulunmuştur. SCAR primer çiflerinin PBİ değerleri 0.071- 0.379 arasında değim göstermiştir. İstatistik analiz sonuçlarına göre fasulye hat ve çeşitleri arası genetik benzerlik indeksi 0.52–0.98 arasında değişim göstermiştir. Hat ve çeşitler, elde edilen dendogramda öncelikle 2 ana gruba ayrılmışlardır. İlk grupta antraknoza dayanıklılık ayrım setinin üyesi olan ve Orta Amerika gen havuzunda yer alan Cornell (36) ve Widusa (37) çeşitleri yer almaktadır. Bu iki çeşit diğer gruptan ayrılmıştır. Antraknoz ayrım setinin bir çeşidi olan ve And Dağları gen havuzunda yer alan Kaboon (38) çeşidi ile yine And Dağları gen havuzunda yer alan bir Amerikan çeşidi olan Redland Pioneer (39) çeşidi ise denemeye alınan tüm hat ve çeşitler ile birlikte aynı ana grup altında toplanmıştır. Bu durum, üzerinde çalışılan hatların And Dağları gen havuzu ile daha yakın bir genetik ilişkiye sahip olabileceğini göstermiştir. İkinci ana grup incelediğinde, bu grubun kendi arasındaki genetik benzerlik indeksinin 0.71–0.98 arasında değişim gösterdiği görülmektedir. Morfolojik ve moleküler verilere dayanarak oluşturulan dendogramlar kıyaslandığında moleküler verilerle elde edilen bilgilerin morfolojiklere göre daha gerçeğe yakın olduğu görülmüştür.