Abstract:
II. Abdülhamid, Kanun-i Esasi'yi kabul şartıyla tahta çıkmasının ardından kısa süre sonra meşrutiyet taraftarı güçlü bürokratları İstanbul'dan uzaklaştırmış, ardından Meclis-i Mebusan'ı süresiz olarak tatil etmiştir. 113. maddeye dayanarak ilan ettiği örfi idare ile uyguladığı sansür, oluşturduğu hafiye ve jurnal ağı mektep öğrencileri başta olmak üzere kendisine muhalif bir oluşuma neden olacaktır. İstanbul'da Meclis'in yeniden açılmasını isteyen mektep hocaları, öğrenciler, bürokratlar, gazeteciler II. Abdülhamid tarafından sürgün edilerek etkisiz hale getirilmek istenmiştir. II. Abdülhamid rejimine karşı olan ve temelde farklı ideolojilere sahip olmalarına rağmen meşruti yönetimi isteyen muhalifler "Jön Türk" olarak anılırken içlerinden örgütlü, güçlü bir teşkilat olarak 'İttihat ve Terakki Cemiyeti' ortaya çıkmıştır. Yurt içinde II. Abdülhamid'e karşı muhalefet gerçekleştirme imkanı bulamayan muhalifler yurt dışına firar ederek "gönüllü sürgün" olma yolunu tercih ediyordu. Yurt içinde faaliyette bulunanlar ise yakalandıkları zaman çoğu zaman doğal bir tecrit alanı olan Fizan'a sürgün ediliyordu. Sürgünler bulundukları topraklarda, çıkardıkları yayın organları, kurdukları cemiyetler ve halkla temaslarıyla muhalefeti geniş bir coğrafyaya yaymıştır. XX. yüzyıl başından itibaren vergilerin arttırılması üzerine sürgünler yerli halkı kışkırtmış Anadolu'da isyanlar çıkarılmış, halkın talebiyle valiler padişah tarafından görevden alınmıştır. Avrupa'daki sürgünler ise 1907 Kongresi'nde vergil verilmemesi ve askeri darbe yapma konusunda karara varmıştı. Son olarak Makedonya Bölgesi'nde meydana gelen siyasi gelişmeler ve örgütlenmeler neticesinde meşrutiyet yeniden ilan edilmiştir. İstanbul'a dönen sürgünler kaybettikleri memurluklarını, eğitim haklarını yeniden elde edemeyince muhalefete geçmişlerdir. Meşrutiyetin ilanının ardından 31 Mart Ayaklanması yaşanmış ve II. Abdülhamid tahttan indirilerek Selanik'e sürgün olarak gönderilmiştir.