Akdeniz Üniversitesi DSpace

Tarihsel kapitalizmin yapısal unsuru ilkel birikim ve bir araç olarak Türkiye'de acele kamulaştırma

Show simple item record

dc.contributor.author Göztepe, Özay
dc.date.accessioned 2021-06-07T15:03:17Z
dc.date.available 2021-06-07T15:03:17Z
dc.date.issued 2017
dc.identifier.uri http://acikerisim.akdeniz.edu.tr/xmlui/handle/123456789/3372
dc.description.abstract Kapitalizmin tarihi üzerine yapılan önemli tartışmalar göstermektedir ki feodalizmden kapitalizme geçişin mümkün olabilmesi için üretici güçlerin, üretim ve geçim araçlarından koparılmış olması gerekir. Böylece yaşam araçlarından koparılmış olan mülksüzleştirilmiş kitle, işgücü piyasasına fırlatılıp atılacak; piyasa zorunluluklarıyla çevrelenmiş bu kitle (işçi) yeni dönemin üretici gücü haline gelirken, koparma sürecinden edinilenler de sermaye haline dönüşecektir. Kısaca geçiş dönemi olarak adlandırılan bu süreç, Marx tarafından ilkel birikim kavramıyla nitelendirilmiş; ancak bu niteleme, Marx'ın takipçileri arasında bitip tükenmez bir tartışmanın da fitilini ateşlemiştir. Geçiş dönemine ilişkin yaygın kabul edilen görüş, ticaretin gelişmesi ve para kullanımının yaygınlaşmasının feodalizmi çözerek kapitalizme geçişi sağladığı yönündedir. Ancak araştırmalar göstermektedir ki feodalizm, ilkin ticaretin en çok geliştiği, dolayısıyla para kullanımının yaygın olduğu yerlerde değil; görece sınırlı bulunduğu bölgelerde çözülmüştür. Ticaretin gelişmesinin ve paranın yaygınlaşmasının, feodalizmin çözülüşüne doğru bir etki yaratmış olduğu yerler ve dönemler, elbette mümkündür. Ancak bunu genelleştirmek, gerçeklerle örtüşmemektedir; çünkü ticaretin gelişmesi ve paranın yaygınlaşması bazen feodalizmi çözücü etki gösterse de bazen ticaretin sonucu, feodal dönemde serfliğin yeniden dirilmesi olurken; antik dönemde ise köle ekonomisi ile sonuçlanmıştır. Tek başına tüccar sermayesinin gelişmesi, bir üretim tarzından diğerine geçişi sağlayamayacağına göre feodalizmden kapitalizme geçişi sağlayan itki ne olmuştur? Bununla ilgili verilebilecek en anlamlı yanıt, hem emek gücünün hem de üretim araçlarının metalaşmasıyla sonuçlanan tarihsel süreç; bir başka ifadeyle Marx'ın ilkel birikim kavrayışıdır. Marx'a göre üreticiyi üretim araçlarından ayıran tarihsel süreçten başka bir şey olmayan ilkel birikim, bir yandan toplumsal geçim araçlarını sermayeye dönüştürürken, diğer yandan, doğrudan üreticileri de ücretli emekçilere dönüştürür. Marx'ın ilkel birikimi "tarihsel süreç" olarak nitelendirmesi, takipçileri tarafından bu dönemin, "kapitalizmi önceleyen evrede tamamlanmış bir süreç" şeklinde algılanmasına yol açmıştır. Oysa Marx, sermayeyi, bir şey değil, şeylerin aracılığıyla kişiler arasında kurulan bir toplumsal ilişki şeklinde niteleyerek ve kapitalist üretimin, üreticileri üretim araçlarından koparan süreci hem sürdürüp hem de artan boyutta yeniden-ürettiğini belirterek bakış açısını net bir şekilde ortaya koymuştur. Dolayısıyla ilkel birikimi tarihsel bir süreçle sınırlı görmek, bir tespitten ziyade temenni niteliği taşımaktadır. Bu iddiadan çıkarılabilecek en önemli sonuç, ilkel birikimin, kapitalizmi önceleyen bir evreyle sınırlı olmadığı, kapitalizmin yapısal bir unsuru olarak varlığını sürdürdüğüdür. Ancak iki farkla: Birincisi, içinden geçtiğimiz neo-liberal dönemde kullanılan ilkel birikim araçları, kapitalizmin önceleyen dönemden zaman zaman farklılıklar taşımaktadır. İkincisi, ilkel birikim, kapitalizmin her döneminde başat bir unsur değil, daha çok kapitalizmin krizlerinde bir kaldıraç olarak görev üstlenmekte, sınıf mücadelesinin gelişim seyrine bağlı olarak zaman zaman da tali bir nitelik taşımaktadır. İlkel birikimin, sermaye birikim sürecinin asli unsuru halini aldığı neo-liberal dönem Türkiye'sinde (1980-2017) kullandığı araçlar, hem klasik (vergilendirme, dış borç… vb) hem de yeni (özelleştirme, acele kamulaştırma) biçimler almıştır. Vergilendirme ve dış borç, dönemin tümüne yayılan araçlar olurken; özelleştirme ve acele kamulaştırma, birbirini takip eden ve görece kısa dönemlerde kullanılan araçlar niteliği göstermektedir. Ancak tümünde de ortak olan unsur, ekonomi-dışı yöntemlerle (devletin zor gücüyle) mülksüzleştirme ve metalaştırma süreçlerinin iç içe geçmiş olmasıdır. Türkiye'de bu sürecin en tipik örneklerini, elektrik enerjisi üretimi için yapılan acele kamulaştırmalarda görmek mümkündür. AKP dönemi Türkiye'sinde (2002-2016) yapılan toplam acele kamulaştırmaların yaklaşık % 90'ı son beş yıla (2012-2016) denk gelmekte; toplam acele kamulaştırmaların yaklaşık % 70'i ise enerji alanında yoğunlaşmakta; bu süreçte başat unsur ise hidroelektrik santrallerinin yapımı olmaktadır. Yasal gereklilikler ve mahkeme kararları çerçevesinde sadece olağanüstü dönemlerde ve sadece kamu yararı için söz konusu olabilecek olan acele kamulaştırma uygulamalarında ne hukuk kurallarına ne de mahkeme kararlarına uyulmamaktadır. Ayrıca hidroelektrik santrallerinin yapıldığı bölgelerde yaşayan insanlar yaşam alanlarından ve geçim araçlarından mülksüzleştirilerek koparılmakta, devlet ise yurttaşlarının haklarını değil, özel şirketlerin çıkarlarını korumaktadır. Bunun sonucunda da insanlar sadece yerinden-yurdundan koparılmış olmamakta; aynı zamanda ekolojik denge de geri dönülemez bir düzeyde zarar görmektedir. en_US
dc.publisher Akdeniz Üniversitesi en_US
dc.rights info:eu-repo/semantics/openAccess en_US
dc.title Tarihsel kapitalizmin yapısal unsuru ilkel birikim ve bir araç olarak Türkiye'de acele kamulaştırma en_US
dc.type info:eu-repo/semantics/doctoralThesis en_US
dc.contributor.department Kamu Yönetimi en_US
dc.contributor.consultantID Gülser Öztunalı Kayır en_US
dc.contributor.institute Sosyal Bilimler Enstitüsü en_US


Files in this item

This item appears in the following Collection(s)

Show simple item record

Search DSpace


Browse

My Account