Abstract:
Ceza uyuşmazlıklarında, biri fiilin kişi tarafından yapılıp-yapılmadığının ortaya çıkarılmaya çalışıldığı maddi gerçeğin bulunması diğeri, fiilin suç olup-olmadığınının suç teşkil etmesi halinde hangi suçu teşkil ettiğinin ortaya konulduğu hukuki gerçeğin bulunması olmak üzere iki bölüm vardır. Maddi gerçeğin ortaya çıkarılabilmesi için, hukuk düzenince kabul edilen vasıtalarla, yargılama makamının tam bir kanaate ulaşması gerekir ki bu ameliyeye ispat, bu vasıtalara ise delil denir. Bir vasıtanın delil olabilmesi için bu vasıta,olayı temsil etmeli, akıl ve maddi gerçek ile hukuka uygun olmalıdır. Yine hükümde kullanılabilmesi için tarafların bilmesi de bir zorunluluktur. Delil bu iken muhtevası, ihtiva ettiği yada içerdiği şeyler (mektubun delil, içinde yazanların ise muhtevası olması gibi) delil kaynağı ise, delilin öğrenildiği şeylerdir (ifadenin delil, ifade verenin ise delil kaynağı olması gibi). Delillerin suçla ilgisini anlayabilmek ve onlardan yararlanabilmek için bunların ortaya konması, mahkemeye sunulması gerekir. Delil ortaya konmasını mahkeme, mahkeme başkanı ve davada taraflar isteyebilir. Ortaya konan bu delillerin muhtevalarının öğrenilmesi, gereken kişilerin dinlenmeleri gerekir. Deliller, hükme tesir edecek her hususla ve olaydaki ispatlanması gerekli her olguyla alakalı olabilir. Geç bildirilmesi nedeniyle delil reddedilemez. Ancak delil, kanuna aykırı olarak elde edilmesi, ispat edeceği olayın karara etkisinin olmaması ve sadece davayı uzatmak maksadıyla sunulması haillerinde reddedilebilir. İspat vasıtaları çok çeşitli tasniflere tabi tutulabilirlerse de nitelikleri yönününden en genel anlamda açıklamalar ve izler olarak ikiye ayrılırlar. Bunları da kendi içlerinde alt kollara ayırmak elbetteki mümkündür. Bu delillerin zaman zaman birbirlerine üstünlükleri yada zayıf yönleri vardır. Ama unutulmaması gereken bu delillerin birbirlerini tamamlayarak, ispatı istenen olguları çok daha kolay ve açık olarak çözebilmeleridir. Her iki delil çeşidimize ulaşmak için de caza muhakemesi hukukunun ortaya koyduğu bir takım kurallar vardır, bir hukuk devletinden beklenen maddi gerçeği ortaya çıkarırken bu kurallara uymasıdır. Aksi halde kurallara aykırı olarak elde edeceği sonuçlar hiçbir anlam ifade etmeyecektir. İfade ve sorgu kurallarına uymadan yada sanık yada mağdur haklarına riayet etmeden elde edeceği açıklamalar delil özelliğine sahip olmayacak, çok değerli olabilecek veriler kullanılamayacaktır. Nitekim bu konudaki kurallar ulusal yada uluslar arası hukuk normlarında açıkça yer almaktadır. Kurallara uygun olarak elde edilen açıklamaları hakim, sanık, tanık ya da diğer kişilere ait oluşlarına göre ayrı ayrı değerlendirecektir. Maddi gerçeğin bulunması ceza muhakemesi açısından olmazsa olmaz bir şart olup normlar bazılarının beyanda bulunması için bir takım zorlamalar koyarken sanık için "susma hakkf'nı ilk planda tutmaktadır, aksi halde hukukun nice hukuksuzlukların doğmasına sebep olması da mümkündür. Teknoloji ve bilimdeki gelişmelerle beraber tek olma vasfını yitiren açıklama delilleri elbetteki delil olma değerinden hiç bir şey yitirmezler. Diğer delil çeşidimiz olan izler ise, delil olma niteliklerini taşıyan, olayın sessiz tanıkları, olaydan geriye kalan eşya ve şeylerdir. Bunlar genel olarak belgeler, görüntü ve ses kaydeden araçlardaki bilgiler, elektronik ortamda kayıtlı veriler ve belirtiler olarak incelenebilir. Elbetteki izlerden yararlanabilmek için de ceza muhakemesi bir takım normlar koymuştur. Hukuk devletinde bu normlara uymak da delil adayının delil olabilmesinde son derece önemlidir. Bu delilleri elde ederken yada değerlendirirken ceza muhakemesi sujelerine düşen yetki ve görevler bulunmaktadır. Usulünce bulunup, tespiti yapılarak muhafaza altına alınmış ve vasfını kaybetmeden yargılama makamlarına sunulabilmiş olan maddi deliller ilk bakışta sessizX durabilirler. Ancak bunlar ilmi ve teknolojik değerlendirmeler sonucunda doğru söylemekten asla çekinmeyen, hiç kimseden korkmayan tanıklar olurlar. Olay yeri incelemesi, keşif, ölünün adli muayenesi yada otopsi gibi yollarla ortaya çıkarılıp, muhafaza altına alman bu cansız delil kaynakları, ceza muhakemesindeki tutuklama, yakalama ve gözaltına alma, arama, el koyma ve vücudun muayenesi gibi koruma tedbirleriyle çok sıkı ilişki içerisindedir. Bazen bu tedbirler izleri ortaya çıkarırken bazen de izler bu tedbirleri faaliyete geçirir. Delil niteliklerine sahip olup elde edilen bu sessiz tanıklar çok büyük ihtimalle, teknik ve bilimsel değerlendirmeler gerektirecektir. İşte bu nedenle bilimsel bir teori yada prensipten hareket eden, tarafsız, sorumluluk sahibi hakim danışmanı da diyebileceğimiz bilirkişilerin usulünce yapacakları ilmi ve teknik değerlendirmeler sonucunda ulaşacakları veriler, bilimsel deliller olarak yargılama makamının elini güçlendirecek ve maddi gerçeğin aydınlatılmasını sağlayacaktır. Bunları yaparken ise hiç kimsenin onuru zedelenmeyecek ve delilden sanığa gidilecektir. Hakim, bu bilimsel verileri, açıklamaları ve mantık kurallarını bir süzgeçten geçirip delilleri serbestçe takdir ederek duruşmadan da edineceği bilgilerle kendi kanaatini oluşturacak ve kararını verecektir. Ancak, bunları yaparken kurallara aykırı olarak elde edilen delilleri, sanığın lehine olan dışında asla değerlendirmeyecektir. İz delillerin ilmi ve teknik açıdan değerlendirilip anlamlandınlmasını yapan, bu sessiz tanıkların dile gelmesini sağlayan, bilimlerin adalet alanında kullanılması, adaletin emrine verilmesi sağlayan adli bilimler ile bilimsel verilerle teknolojinin sunduğu teknik imkanları kullanarak adaletin hizmetinde çalışan iz incelemeleridir. Birbirleriyle iç içe olan adli bilimler ve iz bilimi, birbirlerini bütünleyerek izlerin değerlendirilmesini yapacak olan yargılama makamlarına vasıta olmakta, onların mikroskobu, teleskobu ve laboratuvarı olmaktadır. Bu bilim ve incelemelerin amacına ulaşması için, hukuk ilmi ile beslenmiş, tarafsız ve bilgili incelemeciler kadar bu incelemeler konusunda bilgilendirilmiş, bunların temellerini, ispat güçlerini ve ceza muhakemesine bulunabilecekleri katkıları bilip idrak eden yargılama makamlarına da ihtiyaç vardır. Ülkemizde bu bilimsel verileri adli tıp kurumu, kriminal polis ve jandarma laboratuvarları, adli tıp enstitüleri ve tıp fakültelerinin adli tıp bölümleri üretmektedir. Adli delillerin değerlendirme vasıtaları olan adli bilimler ve iz incelemeleri (psikolji ve kriminoloji bunların dışındadır), deyince bu çalışmaları, yapılan incelemelerin yoğunluğuna göre; a) Fiziksel olanlar (fizik ilminin verilerinin ağırlıklı olarak kullanıldığı), balistik, alet izi, araç (oto) üzerindeki incelemeler, parmak ve el izi, ayak ve ayakkabı izi, cam, data, belge, diş izi, meteoroloji, palinoloji, entomoloji, jeoloji ve ses-görüntü kayıtlarının incelenmesi, b) Kimyasal olanlar (kimya ilminin ağırlıklı olarak kullanıldığı), uyuşturucu, atış artığı, boya-lif-ip, koku, patlayıcı ve toksikolojik incelemeler, c) Biyolojik olanlar (Biyoloji ilminin ağırlıklı olarak kullanıldığı), DNA analizi, kan, kıl, mikrobiyoloji, verniks-amniyon-anne sütü, mekonyum-gaita- idrar, sperm-meni ve tükürük-kusmuk-sümük incelemeleri olarak başlıca üç kolda ele alabiliriz.